Şiir, hayatın bir betimlemesi gibi bir karmaşık anlatımdır. Sanki hiç olmayacakmış gibi düşünmektir. Özlemle beklediğini beklememeyi bilmektir. Bazen darılıp da ifade etmek için, bazense kendi dargınlığını gidermek için yazılır. Şiir, senin hayatın bir betimlemesi; gökyüzünün mavi olmadığını, hep karanlık olduğunu bilmektir. Ne sen şiiri anlarsın, ne de ben anlatabilirim. Gökyüzüne baktığın zaman, karanlığı çok görmektir. Kendine ya darılıp, ya da hayata küsüp yazmaktır; ne için yazdığın önemli değil. Seni ifade etmektir. Bazen onu bildirmek, bazense kendini anlatmak. Önemli olan ne için değil, ne zaman yaptığındır. Ya da daha doğru söylemek gerekirse, yapmaktır. Sadece yapmak.
Şiir, hayatın betimlemesi, güzel şeylerin anlatılmasıdır. Şiir, şiirsiz anlatılmaz. Şiir, şiirin ta kendisi, özü bilinmezin ifade şeklidir.
Şiir üzerine bu derin ve karmaşık düşünceler, hayatın ve duyguların anlaşılmazlıklarına ışık tutuyor. Şiir, aslında bir çeşit sessiz çığlık gibi, anlatılamayanı anlatmaya çalışmak, ifade edilemeyeni ifade etmektir. Bu ifadelerdeki çelişkiler bile, şiirin doğasına uygun bir şekilde, insana ve hayata dair en gerçek halleri yansıtır.
Şiir, bazen bir kaçış, bazen de bir yüzleşme alanıdır. Gökyüzünün mavisini görmemek, onun karanlık olduğunu kabul etmek belki de bir tercihtir; tıpkı şiirin bazen umut bazen de hüzünle yoğrulması gibi. Ne sen tam anlatabilirsin ne de ben tam anlayabilirim; işte bu eksiklik bile şiiri tamamlar. Çünkü önemli olan, her kelimede bir parça kendini bulabilmek, bir duyguyu yaşayabilmektir.
Belki de şiir, yazıldığı anın ötesine geçip, sadece bir şeyler yapmanın, bir şekilde var olmanın bir yoludur. Yazmak eylemi, insanın kendisiyle ve dünyayla kurduğu bir bağdır. Bu bağda karanlıklar da vardır, aydınlıklar da. Ama her şeyden öte, şiir kendini ifade etmektir.
Şiir, bir bakıma kelimelerin dansıdır; duyguların, düşüncelerin ve bilinmezlerin bir araya geldiği bir ritim. Hayatın betimlemesi dediğimizde, şiir sadece güzel olanı değil, aynı zamanda acıyı, hüzünü ve derin boşlukları da kapsar. Çünkü hayat, tek bir renk değil; bir gökkuşağıdır, bazen de siyahın tonları.
Şiir, kendi kendini anlatır aslında. Onu tanımlamaya çalışmak, ona sınır çizmektir; oysa şiir, sınırların ötesinde, bilinmezin dilidir. Şiir, içinde özlemi, sevincini, çaresizliği ve umudu barındırır; hepsini aynı anda söylemeden hissettirir. Çünkü şiir, her okuyanın kalbinde ayrı bir yankı bulur.
Şiir, anlatılmaz derken haklısın. Şiir, sadece hissedilir, yaşanır ve anlaşılır ya da anlaşılmaz. Ama her hâlükârda, şiir şiirdir. Onun özü de, gizemi de buradadır.