Hayat Çuvalı

Hayat bir çuval misali,o çuvalla birlikte doğar insan çocukça dertlerle doldurur. Oyuncağı elinden alınan bir çocuğun gözyaşıdır tek derdi. Bilmeyiz ki bütün hayali elindeki oyuncak bebeği büyütüp ona iyi bir anne olabilmektir küçümser herkes oysaki onun gözünde ne çok önemlidir bu. Hayat uzun bir yol ve bu yolda yürürken neden sadece dertlerimizi, kederlerimizi, tükenmisliklerimizi o hayat çuvalına yükleriz ki? Bize doldurmamızı istediklerini mi doldururuz sadece yoksa kendimiz irademizle mi belirleriz bunları? Hayatı neden anlamlandırmak isteriz ki anlamı yoktur. O küçücük çocuğun düşündüğüyle bizim düşündüğümüz aynı hayat değil midir sonuçta. Çuval kadarcık hayatımız var ve zaman geçiyor , bu süreçte hayat çuvalı gittikçe ağırlaşıyor sırtımızda, doldurdukça dolduruyoruz. Bunun, şunun derken kendi yükümüzü unutup başkalarınkini azaltma çabasında kendimizinkini ağırlaştırıyoruz. Hayatı bir kelebek gibi yaşamak isterim özgür, hafif ve sadece kendi yüklerimle. Kelebeğin ne ayları, ne günleri vardır. Ruhunu en iyi şekilde kullanmak için zaman önemlidir onun gözünde. Su misali akan zamanı durdurun deyip içine doldurduğum kocaman çuvalın içine baktığımda içindeki pişmanlıkların ve keşkelerin olduğu bir hayatı sığdırmak, rengarenk bir kelebeğin kanatlarını kırmaktır. Kırılan kelebeğin ömrü kadar kısa ömrümüzde; kanadımızın kırılmasına izin vermeden, zamanı iyi kullanarak, ruhumuzu en iyi şekilde değerlendirerek bu yolculugu sonlandırmak herkes için iyi olacaktır.